2 Ocak 2012 Pazartesi

İngiltere notları 2. gun # 10 kasım 2011

Guzel bir uykudan sonra sabah uyandim ve kahvalti olayina gectim. Acikcasi bizim damak tadimiza pekde hitap etmeyen bir tarzlari var.  Mesela kahvaltida kuru fasulye yiyorlar, ve adıda şekerli fasülte. Denedim. Bizimkinden farklı olarak, fasulyeler kucuk ve adındanda anlaşılacağı üzre tatlı. Geri kalan kısımları aynı J. Yanina pilava benzeyen bir şey vardı onu da denedim. Yag orani azaltilmis kaymak gibi birsey cikti.  Bu kaldigim otelde peynire rastlamadım. Aldim 2 tane yumurta ve ekmek yag bal. Yaptim kahvaltimi. Sonra ciktim disari soyle guzel fotograflar cekeyim diye. İngilterenin guneyinde guzel bir sehir brighton. Yazin kumsali vs cok kalabalik oluyormus. Simdi kimseler yok. Brighton Pier (Pier Palace) var onun resmini cektim uzaktan. Nette çokça bu yerin resmi var. Yapımına 1891 yılında başlanmış ve 1899 senesinde açılmış. Detay merak ediyorsanız wikipedia baya bişey anlatıyor. Dondum geri otele cikis yapmak icin. Nede olsa sunum yapacagim bugun. 

Dikkatimi çeken su oldu. Trafik isiklarinda dugme var. Basinca aninda araclara kirmizi yaniyor. Yaya gecitlerinde isik yoksa araclar yaya gorunce duruyorlar. Cok guzel birsey. Bizdeki sistemi düşünüyorumda ben bile araç sürerken çoğu zaman bu yaya geçidi çizgilerine dikkat bile etmiyordum.

Otellden cikisi yaptim, sordum nasil gidecegimi. 23 nolu otobus dediler. Tren biletini alirken 2 Pound daha vererek otobus biletide (Plus day) almistim. Bu biletle gun icinde istedigin kadar binebiliyorsun. Otobuste baktim birileri konusuyor ellerinde de ecel2011 yazan dokumanlar var. Dogru otobus. Baktim o insanlar nerde iniyorsa bende oylece iniverdim. Suruyu takip. Sora isminin Peter oldugunu ogrendigim amca sordu sempozyuma mi diye. Evt dedim. Takil bana. Peterle biraz muabbet sora kayit vs derken buldum kendimi kafeteryada. Oturdum basladim hazirliklara. Sonra acilis konusmasi vs. Guzeldi. 10:30 gibi gectik sunumun olacagi salona. Benden once 3 kisi sunacak. Oturum baskani sordu ismin nasil telafuz ediliyor. Soyledim. Bi turlu beceremedi. Serdar derken ilk r yi soyluyorlar ikincisini beceremiyorlar. Soyadimdaki tr karakterler yazılı olmamasina ragmen telaffuzu onlar icin iskence. Benden oncekiler native speaker olunca aldi beni bir stres. Neyse iyi kotu yaptik. İnsanlarda anlayisli yabancilara karsi. Yadsimiyorlar. 

Gectik yemek olayina. Ben zannediyorum adam akilli yiyeceğiz. Bedavaya (sempozyum katilimi icin verdigim yuklu miktari saymazsak) yemek ohh. Nerdeee. Bildigin sandvich, meyve ve meyve suyu cay kahve. Yedik artik oyle. Pinti herifler o kadar para aldınız. Neyse.

Yemek esnasında bir İngiliz ve bir İrlandalı ile muabbet ettik. Ne yazıkki isimlerini hatırlamıyorum. Bu arada sempozyumda hiç Türk yok diye biliyordum benden başka. Listeye bakmıştım. Aklıma KKTC olarak bakmak gelmemişti. Sonrasında listede Nazime isminde birinin olduğunu farkettim. Yemek sonrası çay alırken karşıllaştık. Annesi ile birlikte gelmişler. Biraz onlarla sohbet ettikten sonra diğer sunumları izledim.

Akşam 17.30 gibi günün tüm sunumları tamamlandı ve otobüsle şehir merkezine geldim.   Burada su ve bisküvi alarak treni beklemeye koyuldum. Tren 19.19’da vakit geldi ve trene bindim. Başladık yol almaya. Gelirken diğer trenlerde olan sorun nedeni ile tıklım tıkış olan tren şimdi çok tenha. En sevdiğim yolculuk şekli olan iki koltuğa yayılarak geldim. Ne aldığım sudan içmek geldi nede bisküviden yemek içimden. Victoria rail stationda indim trenden ve başladım Hyde park corner istasyonuna doğru yürümeye. Metroya bindim, yaklaşık 45 dakikalık bir yolculuktan sonra 20 dk yürümem gerekti otele varmak için. Doğru söylemek gerekirse bu yürüme işinde biraz tedirgin oldum. Otel beklediğimden daha uzak çıktı metro istasyonuna. Ve yol o saatlerde ıssız olunca garip hissettim. Ama sonrasında baktım tek tük insanlar var ve sorunsuz bir bölge. Genelde netteki resimlerde felan otelin detaylar ve konumu çok net olarak verilmiyor. Yada çekilen fotoğraf açısı nedeni ile çok güzel görünen otel aslında birer facia olabiliyor. Neyseki düşündüğüm gibi çıkmadı. Otele giriş yapıp odama geçtim. Tek kişilik oda. Küvet var. On üzerinden not verecek olursa 5 ile 6 arasında. Ben burda 5 gün kalırım. Gerçi duvarları ve kapısı biraz ince ve gürültüyü alıyor içeri. Arada sırada geçen uçak sesi duyuluyor ama rahatsız etmiyor. Öyle çok yorulmuşum ve sonraki günlerde de yine çok yorulacağım için bu seslerin hiçbiri uyuduktan sonra duymadım J

Böylelikle ikinci günümde tamamladım. Yârin artık gezmeye başlıyorum Londra’yı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder