22 Eylül 2011 Perşembe

İlk uzun turum - Ankara Beynam Ormanı

İlk uzun turum -  Ankara Beynam Ormanı
Yine benim için ilklerin olduğu bir gün. İlk kez uzun bir tur düzenliyoruz. Kişisel rekorum 47 km. bunun üzerine çıkacağım ve tahmini olarak yaklaşık 90 km yol yapacağımı düşünüyorum. 9 Eylül 2011 Cuma günü Güdak bisiklet biriminden sadık ile karşılaşıyoruz. Oturup muhabbet ederken hafta sonu tur yapalım fikri üzerine yoğunlaşıyoruz. Sadık, Mehmet Emin ile Beynam ormanına gitmeyi düşündüklerini söylüyor ve benimde katılmamı istiyor. Her ne kadar uzun olması beni düşündürüyorsa da tamam diyorum. Ve tur kararı alınıyor. Akşamki konuşmamızda Mehmet Emin’in gelemeyeceği haberini veriyor Sadık. Olsun diyoruz biz turu gerçekleştireceğiz.
Klasik yola çıkma öncesi erken uyumaya çalışıyorum ama olmuyor. Sonra sabah 6 da uyanıyorum ve uyku tutmuyor. Saat 8 de kolejde buluşup başlayacağız. Tam alarmı kurduğum saate yakın uykuya dalıyorum ve alarm beni rahat bırakmıyor. Yarı uykulu toparlanıp atıyorum kendimi sokağa. Uyku sersemi gözlerim tam açılmıyor. Evin önünde yokuş aşağı salınca kendimi serin havanında etkisi ile kendime geliyorum. Kolej de buluşuyoruz ve tur başlıyor. 
Rota şöyle:

·         Kolej ,İncesu cd
·         İmrahor cad. mühye köyü
·         Eymir gölü, gölbaşı
·         Ankara Konya yolu ( E90, D750)
·         Oğulbey köyü, Ankara Kırşehir yolu
·         Beynam köyü
·         Beynam ormanı
·         Orman içerisinde gezi, yeme-içme
·         Beynam köyü
·         Oğulbey köyü, Ankara Kırşehir yolu
·         Ankara Konya yolu ( E90, D750)
·         Gölbaşı, Ahlatlıbel kavşağı

Bu rotayı takip ediyoruz ve dönüşte ahlatlıbel kavşağından Sadık evine yol alıyor ben ise arkadaşlarımla buluşmak için kızılaya gidiyorum. Şimdi gelelim tur detaylarına.



Sadık

Ben Serdar

Tur başladı ve imrahor cd. Girdikten sonra şehirden çıktık nerdeyse. Kamyonlar dışında bu yolu pek kullanan yok. Bu bölgeyi seviyorum. Ama beni rahatsız eden 1-2 nokta var. İzin mi verilmiş yoksa kaçak mı bilmiyorum yol kenarlarına inşaat döküntüleri, taş, kiremit gibi işe yaramayan malzemeleri dökülmüş buralara. Zabıta aracına rastlıyoruz, bu kaçak çöp dökme olayını denetliyor olabilir. 3-4 küçük parçalar halinde göller var. Resimde bu göllerden biri var. Ne yazık ki benim kadrajımdan kaynaklanan güzel bir görüntü. Etrafta çok fazla çöp dökülmüş durumda. Bunları kadraj dışında bırakıyorum. Şimdi düşününce belgelemek için ayrı bir kare alabilirmişim.



Yol üzerinde ikişer- üçer gruplar halinde 4-5 kere köpeklerin saldırısına uğruyoruz. Genellikle köpekler bir araziyi koruyor ve orayı geçene kadar bize göz dağı veriyorlar. İnternet forumlarında öğrendiklerimi ve sadık’ın tavsiyesini uyguluyorum. Köpek gelince hemen bisikletten iniyor ve bisikleti kendimize siper ediyoruz. Yürüyünce bazı köpekler bizimle uğraşmıyor. Bazıları ise taş atar gibi yapınca korkup kaçıyor. Bir deponun önünden geçerken azılı 3 köpek bizim geçişimize izin vermiyor. Depo görevlisi ağabey sağ olsun yardımcı oluyor ve onlardan da kurtulup geçiyoruz. Aslında bunların birçoğu köpeklerini gövde gösterisinden ibaret. Bir tanesinde ise köpek yolun ortasında yatıyor ve biz üzerine doğru gidiyoruz. Önce havlıyor sonra bakıyor çare yok hırlamaya başlıyor. Mecburen taş atıyoruz ve kaçıyor. Eğer üzerine gitmeye devam etsek bu köpek doğası gereği bize saldıracaktı.


Eymir gölüne ulaşıyoruz ve yürüyüş yapan, bisiklete binen insanlarla karşılaşarak biz gölbaşı tarafında doğru yol alıyoruz. Az yol aldıktan sonra Dostlar Simit’te sabah kahvaltısı için duruyoruz.



Tıka basa bir kahvaltıdan sonra ankara konya yolunda devam ediyoruz. Burada hiç fotoğraf çekmemişim. Bu hatamı affettirmek için Beynam Ormanında yapmış olduğumuz iniş video'sunu ekliyorum.


Konya yoluna çıktıktan sonra pek rahatsız eden bir yokuş gelmiyor karşımızı. 2 tane tepe aşıyoruz. Bu tepeler hafif bir meyil ile yapılmış. Çıkışı da inişi de keyifli. Sonrasında Ankara-Kırşehir yoluna (Bala’ya giden yol) sapmak gerekiyor. Ama biz biraz daha kestirme olsun diye sapaktan birkaç km öncesinden Oğulbey köyüne giriyoruz ve köy içerisinden geçerek bala yoluna ulaşıyoruz. Toplamda almış olduğumuz km 45’i geçti ve bende hafif yorulma başladı. Ama kişisel rekorum olan 47 km’yi kırdıktan sonra mola vermek istiyorum. Bu azimle dayanıyorum. Tam 48’i göremesekte 47.96 bizim mola verdiğimiz nokta oluyor. 






Kaçak yolcu


4-5 dk dinlendikten sonra yola devam ediyoruz. Hafif rampalar aşarak beynam köyüne ulaşıyoruz ve Anadolu mandıra da uzun bir mola veriyoruz. Karışık meyva suyu alıyoruz 1 litrelik ve bardak bardak içiyoruz. O kadar yol geldikten sonra ben içtiğim meyve suyundan çok keyif alıyorum. Bu kadar  keyifli olması yapmış olduğumuz spor ve eforun bize armağanı olsa gerek. 
Anadolu mandıra (ne demekse)'dan ekmek, kola, sucuk, domates ve salatalık alıp yönümüzü beynam ormanlarına doğru çeviriyoruz. 



Yaklaşık olarak 3km’lik bir çıkış. İlk 1 km’ye yakın kısım stablize denilen cinsten ve biraz yorucu oluyor. Sonrasında asfalta ulaşınca manzara görülmeye değer. Yüksekten geniş bir araziyi görebiliyorsunuz.


Çıkmakta olduğumuz yokuş



En tepeye varmamız gerekiyor 


Hedefin yakınlaştırılmış bir karesi




Girişte görevli bizden bisiklet olduğundan dolayı 3 x 2 = 6 TL istiyor. Ben hangi gerekçeye dayanarak istediğini soruyorum. Çünkü listede bisiklet yok. Bunun üzerine bizden yaya ücreti alıyor. 2x2=4 TL giriş maliyetimiz. ellerinde araç fişi olduğumu (7 TL)  ve yaya fişi kalmadığı gerekçesiyle makbuz vermedi. Sonrasındaki bir hafta is araba ile gittik. 2 araç için para ödedik bize tek araçlık makbuz vermeye kalktı. Bu sefer diğerinide aldım. Yöresel deyimle varsa günahı boynuna.

Kendimize güzel bir nokta bulduk ve sucukları pişirip bir güzel yedik. Dinlendikten sonra başladık orman içerisinde gezmeye. Ormanı iki bölgeye ayırmışlar. Birincisi mangal yakılabilen  bizim giriş yaptığımız nokta. İçerisinde yolu takip edince resimde görünen bariyer ve dikenli tellerle ayrılmış bölgeye ulaşıyorsunuz. Burası yine halka açık ama ateş yakmak yasak. 


İki bölge arasındaki en belirlin fark kirlilik. Mangal yapılan kısım çök kirli. çöp bidonları olduğu halde insanlar çevreyi olabildiğince kirletmiş. Ayrıca yetkililer ise bu duruma seyirci kalmış. hiçbir temizleme çalışması yok. Üzücü bir durum.

Kirlilikten kurtarılmış bölge de galiba izcilik çalışmaları yapılmış. Onlar için hazırlanmış eğitim alanları vs. var. Çok fazla resim ekleyemedim. Görmek istiyorsanız mutlaka gitmenizi tavsiye ederim. Yürüş, gezi, motorsiklet ve tabiki bisiklet için harika bir alan. 



Gözetleme noktaları, ahşap çöp kutular ve daha birçok süpriz burada bizi karşılıyor. 






Burada artık sürekli iniş halindeyiz. video da görüleceği üzere çok keyifli. 




Kurtarılmış bölgenin girişine ulaşıyoruz. Burada bir görevli ve resimde görülen yapılar mevcut. bunlar flora ve fauna (bitki örtüsü ve hayvan türleri diyebiliriz). Yapının içinde bölgenin haritası, ve yaşayan canlılarla ilgili bilgi mevcut. Bu noktada aşağıya doğru inmeye devam ediyoruz ve tekrar bala yoluna ulaşıyoruz. Turun bundan sonraki kısmı geldiğimiz rotayı tekrar geri gitmek oluyor.





Güzelim ormana son bir bakış.

Gölbaşında çekmiş olduğumuz son kare.


Dönüş dizimi incittiğim için biraz zorluyor beni. Ama nasıl kendi kas gücümle gittiysem öyle geri gelmeyide başarıyorum. Zafer bu olsa gerek.

Alınan toplam km : 108.09 
Ortalama hız : 16,2 km
Azami hız : 57 km
Bisiklet sürülen süre : 6 saat 38 dakika.
Tur toplam süresi : 12 saat. ( başlangıç 08 :00, bitiş 20:00)




9 Eylül 2011 Cuma

Perşembe akşamı bisikletçileri

8 Eylül 2011 benim için ilklerin olduğu bir gündü.
ilk kez

  • bir grupla bisiklet sürdüm
  • gün toplamında 47 km yol yaptım.
  • yeni almış olduğum ön ve arka aydınlatmayı denedim 
  • perşembe akşamı bisikletçileri ile tanıştım
  • birçok yeni insan tanıdım/tanıştım. 
bu yazımda yaptığımız tur ile ilgili notlarımı paylaşacağım. saat 20:00 da ankara kızılay meydanındaki güven park'ta buluştuk. vardığımda görüntü beni şaşırttı. benim gibi 60-70 tane bisikletli vardı. güzel yanlarından birisi herkesin başında kaskı, ön ve arka aydınlatma gereçleri ve eldivenleri olması. bunlar güvenlik ve gece sürüşünün olmazsa olmazları.

gün içerisinde işe gittim geldim ve toplamda 20 km kadar yol aldım. iş ve günün yorgunluğu vardı. perşembe akşamı olduğu için turdan haberim vardı.fakat ben tur başlangıç saatini 18:30 biliyordum- değilmiş. yemeğimi yedim ve baktım saate 19:20. internetin başına geçince turun 20:00 da başladığını gördüm. apar toplar toplandım bisikleti çıkardım ve  rota kızılay. 

daha kızılaya varmadan kolej civarında kaskı ve aydınlatma gereçleri olan bir bisikletli gördüm. yaklaşıp pab içinmi yol aldığını sordum. daha tura başlamadan yeni bir arkadaşım oldu. 
tur güvenparktan başladı, meclisin önünden milli kütüphane oradan bahçeli 7. cadde. sonrasında beşevler-gazi universitesi ve başkent öğretmenevi karşısındaki bahçem kafe. 
tur süresince insanların ilgisi çok güzeldi. olmazsa olmaz saygısız araç şöförleri ile karşılaşsak da genel olarak insanlar anlayışlı idi. bahçelide bazı insanlar bu kadar bisikletli nasıl bir araya geldiniz diye sordu. cevap yok. isteyince oluyor demekki. 

bahçem kafe  de sohbet ve tanışma faslından sonra dağıldık. 

sonuç: sağlık raporu 2 adet vesikalık ile başvuru yapılınca bisiklet lisansı alnabiliyormuş hatta onu aldıktan sonra federasyona kayıt yapıtırabiliyormuşuz. bu lisans ve kayıtlar alınınca hem yarışlara katılabiliyrsunuz hemde sorun yaşanması durumunda federasyon bize sporcu diye sahip çıkıyormuş. sorun yaşanmaması dileğiyle yazımı sonlandırıyorum. 

Burun video kayıtlarına göz atın. 















Ankara'da şehir içi ulaşım aracı olarak bisiklet

Bisiklet genellikle karne hediyesi olarak görülmekte. Birçok bisikletçi bu fikre karşı çıkmakla beraber ben o kadar keskin uçlarla bakmıyorum. Böyle bir durumun olması en azından ebeveynlere bisiklet alma için güzel bir fırsat sunuyor. Ama sadece karne hediyesi olarak sınırlandırılması doğru değil. Bisiklet spor, gezi ve ulaşım aracı. Belki bu başlıklar çoğaltılabilir.

Zaman yetersiziliği genelde insanlarda bisiklete binme açısından sorundur. Çevremde "ne zaman bineceğim?" sorusunu çok duydum. Bende aynı soruyu soranlardan biriyim. İçimde bisiklete binmek için bir heves var ama zaman o kadar fazla değil. Bu durumda ulaşım aracı olarak bisikleti kullanmak çok işlevsel. Hem bisiklete binip keyif yapıyorsunuz hemde ulaşımınızı sağlıyorsunuz.

Bisiklete binince öncelikli olarak para harcamamış oluyoruz. Ortalama ulaşım maliyeti toplu taşım ile 4 tl.Özel araç kullanıldığında daha da fazla olabiliyor. Ayrıca fosil atıklarla üretilen yakıtlar kullanıldığı için doğal kaynakların tüketilmesi, çevreye zararlı gazların salınımı çevreci diye adlandırabileceğimiz insanların  ortak derdi. (ki her insanın çevreci - çevreyi koruyan zarar vermeyen - olması gerekiyor.)

Herşey güllük gülistanlık değil tabiki. Özellikle trafikte bisiklet kullanmak başlı başına bir dert. Araç sürücülerinin senin ne işin var burada tarzında bakışlarına mazur kalınabiliyor. Ayrıca çok fazla bisiklet kullanan olmadığı için insanlar (şöför yada yaya) bisikletli görünce ne yapmaları gerektiği konusunda yetersiz. Mesela bisikletle en sağ şeritten gidiyorsunuz ve önünüzde bir araç duruyor. Sizin geçeceğiniz yolu bloke ediyor. O aracın solundan dolaşmak gerekiyor bu durum riskli. Dahada kötüsü siz şeridinizde devam ederken birçok araç sizi yok sayıp önünüze kırıyor ve sağa dönüyor. Hele yol kenarında durmuş ve yanından geçerken birden kapı açan araçlar görünmez tehlikelerden biri.


Evim ile işyerim arası 10km. kendime trafiğe pek girmeyecek bir rota çizdim. Ama ne yazıkki sıhhiye ve kolej üzerinden geçiş yapmam gerekiyor. Beni en fazla endişelendiren yerler burası idi. İlk olarak bayram tatilindeki ilk iş günü işe bisikletle gittim. Aslında çalışanların %90'a yakını tatiline devam ediyordu ama benim çalışmam gerekiyor. Ben bu durumu fırsata çevirip bisiklet ile işe gitmeyi denedim. Yollar sakin ve zaman olarakda kısıtlamam yoktu. Sorunsuz olarak işyerine vardım ve geri döndüm. Hatta bisikletimi işyerinin bahçesinde fotoğrafladım (Zafer fotoğrafı). Terleme bu sürüşte önemli bir sorun. Çok terleyen birisi değilseniz yedek bir t-shirt çantannızda var ise işyerinde değiştirerek sorunu çözebiliyorsunuz.

Daha sonraki gidip gelmelerimde zorlu sıhhıye ve kolej geçişlerinde video kaydı yaptım. Bunlarla ilgili fazla söze gerek yok buyrun izleyin.

Sonuç; trafikte çok dikkatli olmak gerekiyor ama zamanla alışıyorsunuz. Eğitim programları, broşür ve yollarda daha fazla bisikletli insanın yer alması çevreninde uyum sağlamasını kolaylaştıracaktır. Kesinlikle çok keyifli.





Beypazarı Gezisi



Dokuz günlük uzun bir tatilde Ankara'da kalmak pek alışkın olmadığım bir duygu. Ne yapabiliriz diye düşünürken, sürpriz bir ziyaret: amcamlar geliyor. burada parantez açmak istiyorum (ne demekse artık) eğer istanbul tarafından ankara ya geliyorsanız, otobandan nasıl nerden çıkacağını bilmek zor zanaat. 98 yılından beri ankara da yaşamama rağmen ben bile tam idrak edebilmiş değilim. benim için en iyi tarifi haydar arkadaşım yaptı. istanbuldan gelirken gişeleri geçiyoruz ve sonra ilksağ sonra yine ilk sağ yapıyoruz. bu sapma bizi istanbul yolu dediğimiz güzergah üzerinden şehrin içine doğru yönlendiriyor. yol üzerindeki tabelalar yardımı ile istediğiniz yere yönelebiliyorsunuz. 


şunu kabul etmek lazım ki ankara araç trafiği için tabelalar yetersiz. tam döneceğiniz nokta da gideceğiniz yerin ismi küçük bir levha halinda karşınıza çıkıyor. sürat ile akan trafikte onu görmek o kadar kolay olmuyor. otobanda yada istanbulda e5 karayolundaki gibi 2 kez tabela çıkıyor, 3. tabelayı görünce dönüyorsunuz . burada durum biraz farklı olabiliyor. 

Neyse asıl konumuza dönecek olursa bayramın ikinci günü gezi rotamız Beypazarı. Doğruyu söylemek gerekirse ilk etapta 4. kez gidecek olmanın etkisi ile pek bir heyecan duymuyordum. tekrar  geziyor olduğum için yeni birşeyler görmeyi beklemiyordum. buraya kadarki anlatımından anlaşılacağı üzere olaylar beklentimin aksine gelişti. 


Ülkemizde nemrut, gap, karadeniz yaylaları gibi kültür turları mevcut. buralarda doğanın vermiş olduğu armağanlar gezginleri cezbetmekte ve yoğun ilgi görmekte. ama öncelikle safranbolu, sonra eskişehir ve beypazarı doğru girişim ve iyi yönetimlerin eseri hem yerli hemde yabancı turistlerin akınına uğruyor. 



Öncelikle beypazarında yöresel gıda maddeleri ve hediyelik eşyaların satıldığı şehrin merkezindeki dükkanlar ve sergi halindeki tezgahlar keyifle gezilecek yerler.  havuç yetiştiriciliği ileri seviyede. mersinde bulabileceğiniz cezeryenin buradaki ismi havuç döneri olarak geçiyor. ayrıca taze sıkılmış havuç suyu ve ahududu suyu  gibi doğal içecekler harika. geziniz esnasında bunlarla susuzluğunuzu giderebilir ve serinleyebilirsiniz. geziyi biraz uzattıktan sonra taş mektep te tarhana çorbası, beypazarı güveci,  sarması ve 80 katlı baklavasını mutlaka yemenizi tavsiye ederim. güveç yarım saatte bir çıkıyor beklemeniz gerekir ama inanın bana beklediğinize değecek. 



karanımızı doyurduktan sonra sergileri takip ederek yaşayan müze levhalarını izliyoruz. bu müze özel bir teşebbüs tarafından işletilmekte. tam 3 öğrenci 2 tl karşılığında, restore edilmiş ve içerisinde sizleri sürprizlerin beklediği bir ortama giriyorsunuz. masal gibi. girmeden dönmemenizi tavsiye ederim. bu atmosferden çıktıktan sonra ise rotamız araç ile hıdırlık tepesi. bu tepeden tüm beypazarını görebilir ve fotoğraf makinalarınız ile güzel resimler çekebilirsiniz. gün batımına doğru manzara ayrı bir güzel. 


turun son kısmında ise eğer aç hissetmiyorsanız çay içmeye davet ediyor sizi inözü vadisi. eğer acıktıysanız ve vakit de ilerlediyse bağ evinde güzel bir menü ve gösteri bekliyor. canlı yapılan müzik, tarihi bağ evi bahçesince güzel bir yaz gecesi yaşamanızı sağlıyor. Mekanın tüm yiyecekleri güzel fakat beni en çok etkileyen etli sarması oldu. 



İnanın anlattıklarım çok yüzeysel. detaylara çok fazla girmeyip sizin gezerken yaşayarak görmenizi tavsiye ederim. Beypazarında büyük emeği geçen Mahsur Yavaş, bölge esnafının ve güzel insanların emeğine ve yüreğine sağlık diyerek yazımı sonlandırıyorum.